Ismahan Çeribaşı


GEÇELİM, BU KONULARI

"Çağdaş Haçlı seferleri bu örgütler üzerinden yapılmaktadır." Bu cümlenin aslında...


GEÇELİM, BU KONULARI

( lâkin ŞİMDİLİK)

Aynı satırları yazarak işe başlamak istiyorum...

Satırlar kan kokulu kan kokulu satırlarda fahişeleşmiş, insanlar... Utanmıyorum yazmaktan yazıp çirkefleşen yüzleri kan kusmaktan... Korkmuyorum bir akşam kurşuna dizilecek bedenimin yere yığılıp kalmasından... Özel görevlerim var benim; yazmak, söylemek ve her sabah ezanlarla yola koyulmak gibi.

İyi şeyler yazmıyorum, yazmakta istemiyorum...

Hakkım elbette helal ama konuşmak istemiyorum ar, namus nutukları atıp terör örgütleri ile sevişmek için gezmedik dağ tepe bırakmayan insanlara... Öfkeliyim kanıma dokunuyor sinemi yarıp geçen düzensizlik... Ülkemde olup bitenler, üzerimize oynanan oyunlar... Satırlar kan kokulu kan kokulu satırlar da yatıyor sadist, aydınlık bilmeyen düşünceler...

Kaç el ateş ediliyor ve kaç bıçak darbesiyle bir gece yarısı yol kesiyor; şehrin başıboş gezen iki bacaklı itleri... Ve ne kadar rahatlar boyunlarına medeniyet yuları takmış insan müsveddeleri... Korkmuyorum, korkmadım; düşüncelerimin çırılçıplak kalmasından... Ve idamımı isteyen yargıçlardan...

Bir gece yarısı önümü kesen yarasalardan...

Çünkü satırlar kan kokulu, kan kokulu satırlarda yatıyor fahişeleşmiş insanlar (!)

Sakinleşelim...

Uğrunda ölünesi şeylerin peşinden koşmadan ve o değerler için ölmeden boş, hep bir hiçlik içinde olduğumuzu düşündüm. Gecenin bir yarısı uykumdan uyandırıp; tartışma programı izleten babamın katkısını unutmamak lazım... Uyku ile geçirmem gereken saatleri ‘ülkede neler olup, bitiyor? sorusunun cevapları dolduruyordu... Sonradan İsmet ÖZEL 'i tanıdıkça iyi ki uyumadım, uyutmadılar dedim...

“Makam, mevki, rütbe, unvan; bunların hepsi cekettir. Ceketi asar bir yere gideriz." Oturduğumuz koltuklarda hemen yerimizden kalkmak için yüksekti zaten.  Bu yüzden; arkamız da sadece insanlığımız kalır ve öldüğümüzde sadece çıplaklığımızı götürebiliriz... Çıplak bir beden, bir toprağın altında ne yapacak derseniz Müslüman bir adama; çokta oralı olmaz çünkü bilir ki ölen sadece bedendir... İnsan ölümsüzdür. Ruhu asıl ait olduğu yere gittiği için göç etmiştir...

Geçelim bu husussuda...

Öfkemi kusmayı beklerken başka beklediğim şeylerde vardı... 31 Ekim gibi, kitap gibi, vuslata ermek gibi, konuşmak gibi, yeni yazılar yazıp bir kişi bile olsa onun yüreğinde, beyninde bir iz bırakmak gibi, yola çıkmak gibi…

Şimdilik kitaptan bahsedelim...

Göç edecek olan ruhum ve toprağa karışacak olan bedenim 19 Ekim 2024' de dört gözle beklediği kitaba kavuşmuştu...

Bir büyüğümün tavsiyesi üzerine Özgür Yıldız’ın "Amerikan Protestan misyonerlerin Bursa’da Teşkilatlanmaları ve Faaliyetleri(1834-1928) kitabını okumak nasip olacaktı...

Kitap ile ilgili daha sonra yazar mıyım, yazılacak ise ne yazarım bilemiyorum ama 50 sayfadan fazlasını okumuştum. Muhtemelen dikkatim dağılmış olacak ki kitabı okurken aklıma;  Kelam Sultanımın bir sözü geldi...

"Bizim kaynak problemimiz yok, idrak problemimiz var. İdrak yollarında intihap var.” Deyip gülümsemişti...

İdrakimin açık olduğu okumayı sevdiğim bu tarz kitaplar üzerinde konuşmak ve kafa yormak her zaman ilgimi çekmişti. Bu biraz da askeriyeye hevesinden ya da oraya dâhil olamamanın vermiş olduğu açlık mıydı bilemiyorum. Lâkin emin olduğum bir husus vardı. Bizler okumamız gereken kitapları okumuyor, okutmuyorduk...

İlk 50 sayfasında bile çalışmaların ilk aşamalarından olan Eğitim, dil, kitap dağıtmak ve fikir aşılamaktan bahsedilmiş... Aslında kitap önsözden itibaren dikkatimi cezbediyor...

Kitabın başlığına bakarak ilk bu olaylar Bursa da başlamış galiba diye düşünürken; meğer 1820'lerde İzmir'de Rum tüccarın misyonerler den Protestanlık için kitap istemesi ve dağıtılması ile bu olayın ilk ayaklarıymış. Öyle ya Uygur KOCABAŞOĞLU "Anadolu'daki Amerika" kitabında da anlatıyordu bu hususları...  Ayıp benim ayıbımdı; "Farkında mısınız?" Yazımda değinmem gerekirdi...

Neyse, geçelim ŞİMDİLİK...

Bir diğer husus Protestanların ve Katoliklerin arasında çıkan kıskançlık krizleri... Öyle ya Müslüman Türk çocukları üzerinde değil; Ermeni ve Rum çocukları üzerinde çalışma yapıyorlardı... Kendilerine özel ev alacak ve arkasından gelecek kişilere yer bırakacak kadar etkili olmuş olmalarına ne demeli? 

O zaman topraklarını satanlara vatan haini demek doğru mu?

Bence değil... Konuşacağız ama şimdi değil... 

ŞİMDİLİK geçelim...

...Demlenen çayımı alıp, kâğıt kalemin başına geçiyorum. Aklıma geçen haftalarda ‘bitpazarı’ diye tabir edilen eski eşyaların satıldığı pazarda denk geldiğim kitaplar ve dergiler olmuştu...

"Mason dergileri ve kitapları" bilmem kaçıncı sayısı, bilmem kaçıncı yılı...

Basit gibi görünüyor dimi? Pek, tabi. Kitap bu. Peki, kimin kitabı? Neden, nerede, nasıl baskıya alınmış? Kimlere dağıtılmış? Kimler bu kitaplardan etkilenip mutasyona uğramış?

Araştırmak gerekir mi? Evet... Özellikle derneklerin, sendikaların altına gizlenmiş yapılar… Kim bilir hangi koyunun postuna büründüler...

Bakmak, bulmak gerek... 

Geçiyorum lâkin ŞİMDİLİK...

Cuma günü hem mesaj atıp ardından aradığım şahıs başta yoğunluğunu dile getirip ‘hepsini cevap vermem mümkün değil’ diye yakınmış olsa da telefonun kapanmasına yakın… “Haçlı seferlerin devamı” demesi onun bu sözünden önceki bütün söylediklerini bana unutturmuştu... Bazen de kulağımız çekilsin, ne yapalım... Ben, almam gerekeni heybeme almıştım. Bilerek vermişti. Ben ona bencilliğimi sundukça o bu bencillik konusunda anlayışlı olup bereketli sohbetinden eksik etmiyordu; sağ olsun... Neyse konumuz şahıs ya da şahıslar değil. 

Geçelim...

Asıl mesele bugün, kaynaklarımız ve bu kaynakları ne kadar idrak edebiliyoruz bunu düşünmek lazım... En basitinden bu kitap!

Al, oku -okut arkadaş! Cirit atmışlar topraklarımızda. Neyi, neden yaptıklarına bir bak ki Dünyanın gözündeki Türkiye'yi anla...

Aslına bakarsanız daldan dala geçen bir beynin karşısında bugün bu konuya nasıl değineceğim bilemiyorum ama tam konuyu değiştireceğim sırada aklıma bir kaç ay önce başka bir büyüğümün İslam üzerinde kafamı nasıl çorba ettiğini ve beni nasıl kamçıladığı aklıma geldi... Ah bu büyükler!

Bu arada öğrendim ki her büyükler(!), büyük olmuyor unutmayın! Bazı büyükler, fikrini, zikrini, duruşunu, değerlerini değiştirmek için hayatına girer... Aslında işin özü nereye varıyor biliyor musunuz? Hepsine cevap veremem yoğunum diyen adamın dediği yere;

"Çağdaş Haçlı seferleri bu örgütler üzerinden yapılmaktadır." Bu cümlenin aslında devamı var ama neyse geçelim lâkin cümleye dikkat kesilelim "Çağdaş Haçlı seferleri bu örgütler üzerinden yapılmaktadır."

Okuyalım bakalım şu kitabı; kanımızı nasıl kaynatacak görelim. Sonra elbet yazarız, yazdıran birini buluruz...

Geçiyorum, lâkin ŞİMDİLİK...

 

  • BIST 100

    10121,80%1,24
  • DOLAR

    35,71% -0,01
  • EURO

    37,26% -0,02
  • GRAM ALTIN

    3174,14% -0,04
  • Ç. ALTIN

    5061,02% 0,00
  • Çarşamba 15 ° / 2.7 ° Güneşli
  • Perşembe 12.7 ° / 2.4 ° Güneşli
  • Cuma 14.1 ° / 2.1 ° Güneşli

Denizli

29.01.2025

  • İMSAK 06:40
  • GÜNEŞ 08:03
  • ÖĞLE 13:22
  • İKİNDİ 16:06
  • AKŞAM 18:30
  • YATSI 19:49