Dini, insanın vicdanına hapsetmek, din hususundaki kavrayışın eksikliğinden kaynaklandığı bilinmektedir. Dinin bireysel boyutunun olduğu doğrudur. Ancak din, özellikle İslam, bir yaşam biçimidir. Bir düşünce tarzıdır. Bir hayat anlayışıdır. Bu yönüyle de din evrenseldir. Din Bireysel hükümler içerdiği gibi evrensel hükümler de içerir. Din bireyi kendinde, aile içerisinde ve toplumda konumlandırır. Ona roller biçer, sorumluluklar yükler, hak ve ödevler verir. Bireyin yaşamında irtibatı mümkün olan varlıklarla münasebetini düzenler. Bireyi huzurlu kılacak ideal toplumun modellerini sunar. İkili ilişkilerde iletişimin temini için ahlakı kuralları düzenler. Özgürlüğünün sınırlarını çizer.
Esasında Hz Peygamberin sas aynı zamanda bir devlet başkanı olması -İslam'ın uygulama alanındaki tek temsilcisi olması hasebiyle- İslam'ın evrenselliğinin en önemli kanıtıdır. Hz Peygamber Kur'anın devlet yönetimindeki uygulamalarını kendi yaşantısıyla göstermiştir. Kuranda yer almayan konularla alakalı da bizzat Şari olarak kendisi hüküm koymuştur. Kuran-ı kerimde ve Hz Peygamberin sünnetinde mal taksiminden (miras hukuku, mal kazanç yolları, malın kullanımı vb), adalet ölçütlerinden, yönetim şeklinden (istişare) bireysel ve toplumsal ahlaki kurallara kadar bireyin toplum içerisindeki münasebetlerini düzenleyen birçok konuyu ele almaktadır. İnsanı toplum içerisinde yaratan Allah cc ın insanın toplum yapısına müdahale etmemesi söz konusu olamaz. Dinin sadece bireysel olduğunu savunmak “Allah bizim toplumumuza/yaşantımıza karışmaz” demenin yumuşatılmış bir ifadesidir.
Hâlbuki insanlığın toplumlara, kabilelere ve aşiretlere ayrılması, dillerinin ve renklerinin farklı yaratılmış olması da Allahın ayetleri olarak anlatılmaktadır. Dolayısıyla Allah'ın topluma karışmaması kendi ayetlerine karışmaması anlamına gelmektedir.
Evreni yaratanın evrenin idaresine karışmaması nasıl mümkün değilse insanı yaratanın da insanın idaresine karışmaması aynı şekilde mümkün değildir. Kendi göz çapağına dahi hâkim olamayan insanın günlük hayatına Allah'ı karıştırmaması yaratanına bir başkaldırı olarak yorumlanmaktadır. Çünkü insan bedenindeki milyonları bulan reaksiyonları yönetenin/yaratanın insanın kendisi olmadığını her akıl sahibi vicdanen bilir. Dolayısıyla bu durumda Allahı cc hayatına katmayan kişinin durumu “Allahım sen bana her şeyi ver ama yönetimine karışma! Meyveleri ver, sebzeleri ver, madenleri ver ama nasıl tüketeceğime karışma! Bedenimi sağlıklı ver ama nerede kullanacağıma karışma! Devlet ver millet ver ama idareme karışma! Bana yaşamım için gerekli her şeyi ver ama helaline haramına karışma!” diyen kimse kimidir. Ya da bir devlet içerisinde vatandaş olarak yaşam anlaşması yapıp devlet kanunlarını hiçe sayan “sen yol yap arabayı nasıl kullanacağıma karışma, körü yap nasıl geçeceğime karışma, gıda üret ticaretime karışma, evime sokağıma okuluma çarşıma pazarıma karışma vb diyen kimse gibidir. Nasıl ki devletle vatandaşlık anlaşması yapan her kişi o devletin nizamına uymakla mükellef ise Allahın cc saltanatı altında (yani şu alemde) yaşayan herkeste Allahın cc Kanunlarına uymak zorundadır. (Rahman 55/33)
Dinin inanç boyutunda inanıp inanmamak kişinin kendisine bağlıdır. (Kehf 18/29) Fakat inandıktan sonra artık bağlıdır. Dinin kurallarına uymak zorundadır. İslam'ın “Kolaylık” prensibinin bir gereği olan “Dinde zorluk yoktur”u dini yaşamamak hususunda kendine özgürlük olarak algılamak bir yanılgıdır.
İslamın evrensel boyutunu anlatan bazı örnekleri paylaşalım
1. İbadetlerin cemaatle yapılması. Bayram namazı, cenaze namazı ve Cuma namazı, başkaları adına dua etmek (Nur 24/31, Tahrim 66/8), topluca tevbe istiğfarda bulunmak
2. Emr-i bil'maruf ve nehy-i ani'l münker vazifesi (Al-i İmran 3/104, Tevbe 9/71)
3. Cezai yaptırımlar. Dinden çıkan kişiye islam toplumunda yaşam hakkının verilmemesi (Buhari, Diyat 6; Müslim, Kasame, 25)
4. Emir ve yasaklardaki farkı uygulamalar, içtihad farklılıkları
5. Kuran dilinin evrensel hitabı,
6. Mali ibadetler. Zekat sosyal hayatta denge unsuru olduğu gibi hac da ümmetin birlikteliğini gösteren önemli toplumsal bir ibadettir.
7. Önceki toplumların başına gelenler. Ad kavmi, Lut Kavmi, Nuh Kavmi vs.
Maddelerini ve örneklerini bir hayli çoğaltabileceğimiz İslam'ın toplumsal boyutunu gösteren bu örnekler, İslam dininin toplum hayatında uygulama alanını göstermektedir. Hatta İslam'ın toplumsal boyutunu bize bir zorunluluk olarak sunmaktadır. Bu açıdan dinin bireysel boyutunu da göz ardı etmeden toplumsal boyutuyla yaşamak kişiye hem dünyada hem de ahirette huzur verecektir. Çünkü din; insanın hem dünya hem de ahiret mutluluğunu temin için gelmiştir.
Serinhisar Müftüsü
Bünyamin GÖLCÜ