Tuncay Duman


KORONA VİRÜS (COVİD-19) ÜZERİNE NOTLARIM

KORONA VİRÜS (COVİD-19) ÜZERİNE NOTLARIM


Eûzübillahimineşşeytanirracîm Bismillahirrahmanirrahim,

            Hamd ve sena Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah’a (C.C.), salat ve selam Allah’ın Resulü Hz. Muhammed Mustafa’ya ve O’nun yolundan gidenlere olsun.

            ("رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي* وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي "(Taha, 20/25-28) "Ey Rabbim. Göğsümü aç, genişlet. İşimi kolaylaştır. Dilimde bulunan düğümü çöz de, anlasınlar beni.")

           

Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi, ihsanı ve ikramı üzerinize olsun sevgili kardeşlerim. Bir süredir, gündemimizi bir hayli meşgul eden ve neredeyse tüm yaşam şeklimizi değiştiren Covid-19 virüsü salgını ile ilgili duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyordum. Nasip bugüne imiş. Tevafuk etti ki bugün de Şaban ayının on beşinci gecesi, yani Berat Gecesi… Bu vesile ile Berat Gecenizi de kutlar, Rabbimden hayır dualarınızın kabulünü ve hepimizi affına mazhar kılmasını niyaz ederim.

 

Malumunuz üzere, Covid -19 virüsü Ocak ayından bu yana dünyanın gündeminde ve her geçen gün de yayılmaya devam ediyor. Yaklaşık bir ay önce de ülkemizde görülmeye başladı ve hıza yayılarak devam etmekte. Tüm dünyada ve ülkemizde pek çok vaka ve ölüm var. Tüm dünyanın yaşam şekli değişti. Salgının yayılmaması için tedbirler alınmakta; pek çok işyeri kapandı, insanlar evlerinde kalmakta, zorunlu olmayanlar işine gitmemekte, ülkeler arası seyahatler yasaklandığı gibi, ülke içinde şehirler arası seyahatler de yasaklanmakta, neredeyse tüm dünya karantinaya alındı, bir açık cezaevi gibi… Dünyanın pek çok ülkesinde hastaneler hasta yoğunluğu nedeniyle hastalara yeterli hizmeti verememekte, hatta hasta seçilerek bir kısmı ölüme terkedilmekte… Bilim insanları aşı ve tedavi için çalışmakta ancak henüz bir çare bulunabilmiş değil, açıklamalara göre salgının yok olmasının yıl sonunu bulabileceği belirtiliyor…

 

Dünya ekonomisi de müthiş bir darbe yemiş durumda, pek çok ülkede işyerleri kapandı, üretim durdu, borsalar düştü, paranın değeri düştü, fiyatlar arttı, gıda ve sağlık malzemeleri sıkıntısı yaşanmakta… İnsanlar mal mülk hırsından geçti, canının derdine düştü.

 

Covid-19 virüsü, zengin-fakir, güçlü-güçsüz, siyah-beyaz, amir-memur, işçi-patron, kral-kraliçe, devlet başkanı-vatandaş, şu millet-bu millet, dindar-ateist, yaşlı-genç, kadın-erkek ayrımı yapmadan, yani din, dil, ırk, sosyal statü ve mevki ayrımı yapmadan TÜM İNSANLARI etkiliyor, kimini hasta ediyor, kimini öldürüyor, kimini sosyal olarak, kimini psikolojik olarak, kimini ekonomik olarak ama bir şekilde etkiliyor. Yani, HEDEF TÜM İNSANLIK, hepimiz aynı gemideyiz.

 

Tüm bunları günlerdir düşünüyor ve tefekkür ediyorum. Bu Covid-19 un sebeb-i hikmeti nedir, bundan ne anlamalıyız ne sonuç çıkarmalıyız, neden oldu ve ne yapmalıyız, diye… Bu arada bir takım araştırma ve okumalar da yaptım. Kur’an ve sünnet gözlüğü ile hepsini bir arada değerlendirdiğimde birtakım sonuçlara ulaştım. Bunları -HER ŞEYİN EN DOĞRUSUNU YÜCE ALLAH (C.C.) BİLİR- kaydı ile sizinle paylaşmak istiyorum:

 

1. Madde- Öncelikle şunu belirtelim ki, bu Covid-19 virüsünün, insanlara yarasadan bulaşmış olması ya da laboratuvar ortamında üretilip biyolojik silah olarak birileri tarafından kullanılmış ya da kullanıyor olmasının aşağıda yazacaklarımız karşısında sonuçları bakımından bir önemi yoktur. Netice de bu virüs Allah’ın ordularından bir ordudur. O’nun ordularının sayısını ancak kendisi bilir. Allah, bu virüsü bir yarasa kanalıyla insanlara musallat etmiş olabilir ya da bir başka yasası olan “zalimin hakkından bir başka bir zalimle gelmek” yasası gereği laboratuvarda suni bir üretimle de bu virüsü insanlara musallat ettirmiş olabilir. Bize şu an lazım olan Allah’ın bunu bize hangi yolla musallat ettiği değil, neden musallat ettiği, bunun sebeb-i hikmetinin ne olduğu ve ne yapmamız gerektiğidir. Diğer konu daha sonra ayrıca değerlendirilebilir.

 

2. Madde- Covid-19 virüsü tüm insanlığı etkilemekte olduğu için, tüm dünya insanlarına bir mesaj ve uyardır. Şöyle ki; insanların çoğu özellikle son dönemde insanlıktan ve kulluktan çıkmış, tamamen maddi ve bencil duygular ile dünyaperest bir yaşam sürmeye başlamışlardır. Zulüm ve adaletsizlik dünyanın her köşesinde alabildiğine artmıştır. Mazlumların ve masumların sessiz çığlıkları arşı titretmiştir. Kuran-ı Kerim’deki kıssalarda bizlere ibret olması için bildirilen, helak edilmiş kavimlerin işledikleri günahların hepsi fazlasıyla birlikte tüm dünyada ve toplumlarda görülmektedir. Müslüman toplumlar da dahil olmak üzere, açıktan her türlü şirk, ahlaksızlık, fuhşiyat, zina, faiz, rüşvet, torpil, adam kayırmacılık, ticarette sahtekarlık, nimete nankörlük, kul hakkı yemek, yetim hakkı yemek, adaletsizlik, zulüm ve açıktan Allah’a isyan had safhadadır. -Emri bil maruf neyhi anil münker- yani iyilik ve güzelliği tavsiye, kötülüğü engelleme unutulmuştur. Sözde öğüt veren çok, öğüt veren de dahil olmak üzere öğüt alan neredeyse yoktur. Düşünün ki ülkemizde bile, LGBT’liler Ramazan ayında yürüyüş yapıp “Recep ve Şaban’ın aşkına Ramazan engel olamaz”, “Lut Kavminin çocuklarıyız” diye pervasızca pankart açabilmişlerdir. Tüm bu sayılanlar dünyanın hemen hemen her yerinde fazlasıyla yaşanmaktadır. Kişiler bazında böyle olduğu gibi devletler bazında da bu durum aynıdır. Allah’ın hükümlerini hakkıyla uygulan ve adaletin tesis edildiği bir ülke dünyada mevcut değildir. Tüm dünya insanları covid-19 dan daha önce, aslında “vehn” hastalığına tutulmuşlardır. Yani “dünya sevgisi-ölüm korkusu” hastalığı… İnsanlar hiç ölmeyecekmiş gibi yaşamaya başlamışlar, tüm planlarını hesap ve kitaplarını buna göre yapmışlar, ölümü akıllarına getirmemiş ya da getirmek istememişler, hatta bu dünya sevgisinden dolayı ölümsüzlüğün çaresini aramışlardır ve halen de aramaktadırlar. Oysa Rabbimiz her canlının ölümü tadacağını ve ona göre hazırlık yapmamız gerektiğini bize defalarca bildirmişti:

 

            “Her canlı ölümü tadacaktır. Yaptıklarınızın karşılıkları ancak kıyamet günü tastamam verilecektir. (O gün) kim ateşten uzaklaştırılır da cennete konulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı, ancak aldatıcı bir metâ (geçici zevk ve faydalanma)dan ibarettir.” (Ali İmran 185)

            “ Her nefis (canlı) ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.” (Ankebut 57)

  

          İşte bu gözle görülmeyen, mikroskopla dahi zor görülen minicik bir yaratık ile Yüce Allah, tüm insanlara, ölümün var olduğunu ve ölümün hiçbir ayırım yapmadan herkese her an gelebileceğini ve bu minicik yaratığın karşısında bile ne kadar aciz olduğumuzu, bize acı bir şekilde hatırlatmıştır. Oysa her gün etrafımızda tanıdığımız ya da tanımadığımız genç yaşlı birçok insan daha önce de ölüyordu ama bizim umurumuzda değildi. Bundan bizim ibret almamıza gerek yoktu! Nasıl olsa ölüm bizi bulmazdı, biz gençtik, biz sağlıklıydık, biz zengindik, biz güçlüydük, biz güvenli evlerde oturuyorduk, hem de depreme bile dayanıklıydı! Ama işte minicik bir virüs tüm bunların hiçbir önemi olmadığını bize hatırlatıverdi, acziyetimizi bize gösteriverdi. Manayı dışlayıp, tamamen seküler bir yaklaşımla bilimi bir din haline getirenler minnacık bir virüs karşısında çaresiz ve aciz kaldı. Son teknolojik gelişmeler ve ilerlemeler, ölümsüzlük çalışmaları hiçbir işe yaramadı. Bilim insanları bile bir taraftan dua etmeye başladılar, akıllarına bir Yaratıcının olduğu geldi. Buradan bilimin gereksiz olduğu sonucu çıkmasın. Aksine Kur’an, akıl ve bilimi yüceltir. Bu konuda pek çok ayet mevcuttur. Din ile bilim birbirine paraleldir ve beraber düşünüldüğünde nasıl mükemmel bir sonuç verdiğinin İslam tarihinde örnekleri çoktur. İtirazımız, bilimin manadan uzaklaşması ve neredeyse din haline getirilmesi, bilim insanlarının tanrıcılık! oynamalarınadır. Neticede, kainatı yaratan ona düzen ve dengesini veren Yüce Allah’tır ve bilim insanları da bunu anlamaya, çözmeye ve keşfetmeye çalışmaktadırlar, bunda da ilahi yasaların göz önüne alınarak yapılmasından doğal bir şey olamaz.

 

“Onlar, kendi nefisleri(nin yaratılış incelikleri) hakkında hiç düşünmediler mi? Hem Allah, gökler ile yeri ve ikisi arasındakileri ancak hak ve hikmete uygun olarak ve belirli bir süre için yaratmıştır. Şüphesiz İNSANLARIN BİRÇOĞU RABLERİNE KAVUŞACAKLARINI İNKAR EDİYORLAR.” (Rum-8)

 Nitekim bu yapılmadığında düzenin ve dengenin bozulduğu, karışıklık çıktığı ayeti kerimede Yüce Allah tarafından belirtilmiştir:

“İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” (Rum-41)

            Yani kendimiz edip kendimiz buluyoruz, yine de Allah yanlıştan dönmemiz için bizi uyarıyor, anlayana, anlamak isteyene…

 

            3. Madde- Peki bu Covid-19 da ki hikmet nedir, bunda ki muradı ilahi nedir? diye sınırlı  aklımla ve acizliğimle tefekkür ederken, virüsün ismindeki 19 sayısı dikkatimi çekti ve Kur’an’daki 19 kelimesinin geçtiği Müddessir Suresine baktım. Sureyi okuduğumda gerçekten şaşırdım, sanki bu durumu anlatır gibiydi. Kur’an’ın mucizelerindendir ki, her okuduğunuzda size farklı bir şey öğretir, aynı sureyi defalarca okusanız da her seferinde farklı yeni bir şeyler öğrenirsiniz, siz okudukça o kendini size açar, derinleştikçe derinleşir, sonu yoktur, subhanAllah… Konumuza dönersek bu surenin adı “Müddessir” yani “örtünen, bürünen, gizlenen” anlamında. Virüs de bildiğiniz üzere, mikroskopla bile görülmesi zor, yani örtünmüş, gizlenmiş durumda.

Şimdi ilk ayetlere bakalım:

1. Ey örtünen, bürünen, gizlenen! 2. Kalk, insanları uyar, korkut.

3. Rabbini tekbir et (Rabbinin büyüklüğünü, azametini duyur).

4. Elbiseni (kendini, kişiliğini ve seni çevreleyeni her türlü kirden pislikten) arındır.

5. Azaba, kötülüğe götürecek şeyleri terk et.

6. İyiliği, karşılık bekleyerek, karşılığında daha çoğunu umarak, başa kakarak yapma!

7. Rabbinin rızası için bu yolda sabret.

 

Ayette önce gizlenmiş olanın harekete geçip, insanları uyarması, korkutması isteniyor. Allah’ın büyüklüğü azametinin duyurulması emrediliyor. Acaba Allah yukarıda saydığım tüm dünyadaki her türlü küfür isyan kibir zulüm karşısında, görünmeyen minnacık bir mahlukla bizi uyarıp, korkutup büyüklüğü ve azametini duyurup bizim acizliğimizi, kulluğumuzu anlamamızı mı istiyor.

 

4.5. ve 6. Ayetler de ilginç; 4. Ayette maddi ve manevi kir ve pislikten arınmamız isteniyor. Covid-19 ile temizlik ve hijyen konusu hiç olmadığı kadar revaçta. Tüm dünya neredeyse temizleniyor. Sokaklar, işyerleri, eşyalar bile dezenfektan ile temizleniyor, insanlar sabun ve kolonya bulmakta bile sıkıntı yaşıyorlar. Yani maddi anlamda müthiş bir temizlik yapılıyor. 5. ve 6. ayette Ayette de işin manevi boyutu bize öğretiliyor, yani manevi temizlik de yaparak bize sıkıntı verecek, hem dünya hem de ahirette azaba götürecek tüm kötülükleri terk etmemiz onlardan da arınmamız gerekiyor ve karşılık beklemeden, bolca ve başa kakmadan iyilik yapmamız isteniyor. 7. Ayette de Rabbimizin yolunda sabretmemiz isteniyor.

 

Ne dersiniz covid-19 Allah’ın emri ile gizlendiği yerden çıkıp, insanları uyarıp korkuttu mu, insanlara Allah’ın azametini, büyüklüğü ve insanın acziyetini gösterdi mi, peki maddi temizliği öğretti mi? Allahu alem öyle de oldu. İnsanların şimdi de kendilerini azaba düçar eden hareketlerinden vazgeçmeleri, manen de temizlenmeleri, bolca iyilik yapıp hakka yönelmeleri gerekiyor. Bu olmazsa ne olacağı ya da halen olmakta olanın ne olduğu 29-30 ayetler ve devamı ayetlerde bildirilmiş ancak 29.-30. Ayet ve sonrasına geçmeden önce bu surede bakmamız gereken başka ayetler de var. 

 

Müddessir Suresi:

11-12-13-14. Tek başına (hiçbir şeysiz, çıplak) yarattığım adamı da bana bırak! Ona hem bolca mal verdim, hem de (yanında) hazır bulunan oğullar (verdim)! Kendisine (bu nimetleri) döşedikçe döşedim. 15. Sonra yine de hırsla artırmamı ister.

16. Hayır! (Artırmayacağım.) Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı oldukça inatçı idi.

17. Ona zor bir meşakkat yükleyeceğim (Onu sarpa sardıracağım.)

 

Bu ayetlerde de insanın hiçbir şeysiz yaratıldığı, ancak kendisine Allah tarafından verilen bunca mal, servet, evlat ve nimete rağmen halen doymadığı ve hırsla arttırılmasını istediğini, buna rağmen Allah’a isyan ve nankörlük etmekte inatla devam ettiğini bildiriyor Rabbimiz. Aslında şu an ki dünyanın ve insanoğlunun genelinin hali değil mi bu? İşte sonunda insanoğluna meşakkat geldi ve işler sarpa sardı! Uyarı da açık, sonuç da açık, herkes tercihinin sonucunu yaşar…

 

Gelelim 19 sayısının geçtiği 29.-30 Ayete, “O insanı yakıp kavurucudur, (hakikati en acı biçimde açıklayıcıdır.) Onun üzerinde 19 vardır.” 19 sayısı burada geçiyor. Burayı surenin sonuna kadar devam eden ayetlerle birlikte değerlendirelim şimdi…

 

Ayetlerde; Onun muhakkak büyük belalardan biri olduğu, (35), Rabbinin ordularını kendisinden başkası bilemeyeceği, (31), onun; inananların imanlarını arttıracağı, şüphelerini gidereceği, (31), inananların ibadet ve hayırda öne geçmek için daha çok çabalamaları için, geri kalmak isteyenlerin de geri kalmamaları için onunla uyarılıp korkutulduğu (36-37), kitap ehlinin de artık Kur’an’ın hak olduğuna iman etmeleri gerektiği ve şüphe edenlerin şüphelerinden uzaklaşmaları gerektiği, (31), kalplerinde hastalık bulunan inkarcıların da bununla imtihan edildiği ve bunun insanlara ibret için hatırlatmadan başka bir şey olmadığı bildirildikten sonra, inkar edenlerin öğüt almadıkları, herkesin kendi yaptığının karşılığını göreceği,  bedbaht olanların namaz kılmayan, yoksula yedirmeyen, Kur’an’ın buyruklarını bırakıp, batıl şeylere dalanlar ve ceza gününü yalan sayanlar olduğu ve gelmesi kesin olan belanın kendilerine geldiği bildirilmiştir. (43-44-45-46-47) Hatta durum böyle iken inkar edenlerin “sanki aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi (hâlâ Kur’an’daki) öğütten yüz çevirdikleri” (49-50-51) ve ahiretten korkmadıkları (53), aksine korkmaları ve öğüt almalarının gerektiği ve bundan öğüt almalarının hayatta asıl alınacak öğüt olduğu (54) belirtilmiş, artık kim dilerse onu düşünüp öğüt alsın (55) buyrularak da ayan beyan ve açık bir şekilde insanların bu durumdan ibret alıp hayatlarını ona göre dizayn etmeleri gerektiği, bu durumun hem dünya hem de ahiret hayatının saadeti için elzem olduğu bize bildirilmiştir. 

 

SubhanAllah, SubhanAllah, SubhanAllah, ne desek bilemiyorum, her şey açıkça ortada, ayan beyan açıklanmış zaten, üzerine söylenecek söz dahi yok, kelimelerin kifayetsiz kaldığı yerdeyiz. Rahman ve Rahim olan Yüce Rabbimiz 1400 yıl evvelinden sanki bugünleri bildirmiş. Kur’an’ın hak kitap olduğunun mucizevi bir delilidir bu, sevgili dostlar bu durumda inananların imanının artması, kalplerinin daha da pekişmesi gerekmez mi, Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun, ne kadar hamd etsek azdır.

 

Başta da belirttiğim üzere, bu yazdıklarım benim yorumumdur, eğer isabet ettiysem Rabbimdendir, şayet hatalı yorum yaptıysam, benim kendi kusurumdandır. Her şeyin en doğrusunu Allah C.C bilir.

 

           4. Madde : Şimdi konuyla ilgili Hud Suresi’nden birkaç ayet daha paylaşmak istiyorum. Ardından ne yapmalıyız konusuna geçeceğiz inşallah…

 HUD /100. İşte bu sana anlattığımız, (o yok olan) memleketlerin haberlerindendir. Onlardan (eserleri) ayakta kalan da var, biçilmiş ekin (gibi yok) olan da vardır.

            101. Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar (inkâr ve nankörlük etmekle) kendilerine zulmettiler. Rabbinin azap emri geldiği zaman, Allah’tan başka yalvar(ıp tapın)dıkları ilâhları onlara hiçbir hususta fayda sağlamadı ve onların ziyanlarını (ve yok olmalarını) artırmaktan başka bir şeye yaramadı.

            102. İşte (halkı ilâhî emirden çıktığından dolayı) zalimleşen memleketleri (azapla) yakaladığı zaman Rabbinin yakalayışı (ve yok edişi) böyledir. Şüphesiz ki O’nun yakalaması (cezası) çok acıklı, çok şiddetlidir.

            103. Bu (anlatıla)nda, âhiret azabından korkan kimseler için elbette birer ibret vardır.

 

            Bu ayetlerde de Rabbimiz inkarcılık ve nankörlükle zulmeden ve ilahi emirden çıktıkları için zalimleşen memleketlerin helakından ve azabından bize haber vermekte ve bundan ibret almamızı istemektedir.

 

            PEKİ NE YAPMAMIZ GEREKMEKTE?

            Yukarıda kısmen buna değindik ancak biraz da konuyu açalım. Buna da yine Kur’an-ı Kerimden cevap bulalım:

            HUD /112 O halde sen (Resûlüm!) Beraberindeki tevbe edenlerle birlikte, sana emredildiği gibi, istikamet üzere (dosdoğru) ol. Aşırı gitmeyin (asla ilâhî hududun dışına çıkmayın). Çünkü O, yaptıklarınızı hakkıyla görendir.

            113. Zulüm (ve haksızlık) edenlere de sakın meyletmeyin/güvenip dayanmayın! Sonra size de ateş dokunur. Sizin Allah’tan başka dostunuz yoktur. Sonra size yardım da edilmez.

            114. Gündüzün iki tarafında (öğle ve ikindide) ve gecenin (gündüze) yakın (üç) vaktinde (akşam, yatsı ve sabahda) dosdoğru namaz kıl. Muhakkak ki iyilikler (beş vakit namazın sevâbı, aradaki) kötülükleri (küçük günahları) giderir. İşte bu, düşünen, Allah’ı ananlara bir öğüt/bir hatırlatmadır.

            115. Sabret. Çünkü Allah ‘iyilik yapan, iyi harekette bulunan’ların mükâfatını zâyi etmez.

            116. Sizden önceki devirlerde ‘akıl ve fazîlet’ sahibi olanların yeryüzünde (ilâhî buyruklara karşı yapılan) bozgunculuğa engel olmaları gerekmez miydi? Ancak onlardan (bu vazifeyi yaptığı için) kurtardığımız kimseler (pek) azdır. Zalim olanlar ise, kendilerine sağlanan refah içinde şımarıp azdılar ve böylece günahkâr oldular.

            117. Rabbin -halkı (birbirlerini günahlardan ve kötülüklerden) ıslah edip dururlarken- o memleketleri haksız yere (afet ve felaketlerle) yok edecek değildir.

           

Yüce Allah Hud suresindeki bu ayetlerde buyuruyor ki; “Yaptığınız kötülüklere hep beraber tövbe edin ve sonra artık o eski kötülüklere bir daha geri dönmeyip, size emredildiği gibi dosdoğru istikamet üzere olun, aşırılıktan, Allah’ın sınırlarını aşmaktan kaçının, zulüm ve haksızlık yapmayın, yapanlarla da birlikte olmayın, sonra size de yardım edilmez, namazlarınızı kılın, sabırla Allah’ın emirlerine uygun yaşayın, iyilik yapın, salih ameller işleyin, öğüt alın, akıl ve fazilet sahibi olanlar yapılan bozgunculuklara engel olsun, kendinize sağlanan refahtan dolayı şımarıp azmayın, birbirinizi günahtan ve kötülüklerden alıkoyun, ıslah edin ki başınıza felaketler gelmesin ve azaba duçar olmayın.”

           

Çözüm ortada derdi veren dermanını da veriyor. Elbet bu günler de geçecek Rabbim şifasını verecek, ilacı aşısı bulunacak inşallah…  Bu vesile ile canı pahasına hizmet eden tüm sağlık çalışanlarına ve diğer çalışanlara Rabbim güç kuvvet versin, yardım etsin, Allah emeklerini zayi etmez, karşılığını kat kat verir muhakkak… Evet bu sürecin sonunda ölenler ölecek, kalanlar kalacak, masumlar da ölecek, zalimler de ölecek… Önemli olan biz bundan ne kadar ibret alacağız ve ne hayatımızda neler değişecek, neler eskisi gibi kalacak. Rabbim bugünlerde bizi evine (Kabe’ye ve camilere) bile kabul etmiyor. Oysa oralarda olanlar onun misafiridir. Şimdi misafirliğe bile bizi kabul etmiyor. Müslüman için bundan büyük musibet mi olur. Siz bölük pörçük oldunuz birlik olmadınız, sizi cami cemaati bile yapmıyorum artık, bir araya getirmiyorum diyor, bize… Ne yaptık ya da ne yapmadık da bu haldeyiz ey Müslümanlar bir düşünelim, aklımızı başımıza alalım, bu bela büyük bir bela, büyük bir uyarı, dünya bundan dersini almadan çıkarsa sonrası daha büyük bela ve musibet olarak gelir. Her seferinde şiddet artar, tam bitti derken yenileri başlar. Aklımızı başımıza alalım. Nihayetinde ahir zamanın da ahirindeyiz. Kıyamet alametlerinin küçüklerinin neredeyse hepsi çıktı, sıra büyük alametlere geldi. Zaten sıkıntılı ve zor zamanlar geliyor, bir de bu süreçte dünya, böyle isyana, zulme, adaletsizliğe devam ederse Allah muhafaza sonumuz helak olur. Bir hatırlatma daha yapalım. Kur’an’da Müddessir suresinden sonra gelen sure Kıyame suresidir ve kıyameti anlatmaktadır. Anlayana buradan da ibret çıkar…

 

Bugün Şaban ayının 15. Gecesi, beraat gecesi, önümüz Ramazan… Bugünleri ve geceleri fırsat bilelim, sahih hadislerde bu gecenin faziletine dikkat çekilmiştir. Ramazan ayı zaten malumunuz. Bunları fırsat bilelim, Rabbimize yalvaralım, af dileyelim, tevbe edelim, sonrasında iyi amellerde bulunalım, bol bol hayır hasenat yapalım, ne dünyaya ne de ahirete faydası olmayan şeylerle uğraşmayalım. Bu dünyanın süsüne aldanmayalım. Malın da mülkünde gerçek sahibinin Allah C.C. olduğunu bilelim, rızkı verenin ve şifayı verenin Allah olduğunu bilelim, şifa isteyelim, hayırlı maddi ve manevi rızık isteyelim, dünya ve ahirette afiyet isteyelim.  Yine Kur’anda bize öğrettiği gibi kendisine dua edelim:

Önce Yunus (as) gibi günahımızı itiraf edelim.

 “…Lâ ilâhe illâ ente subhâneke innî kuntu minez zâlimîn.”

 “Senden başka ilâh yoktur. Sen her türlü noksanlıktan, eşi-ortağı olmaktan uzaksın. Şüphesiz ben kendine yazık edenlerden oldum” (Enbiyâ 21/87) 

Ardından aşağıdaki ayetleri vesile ederek dua edelim inşallah…

“"Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin." Bakara 128

“Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru!"  Bakara 201

"...Rabbimiz! Unutursak veya hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Ey Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği işler de yükleme! Bizi affet! Bizi bağışla! Bize acı! Sen bizim mevlamızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et!" Bakara 286

“...Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır.” Kehf 10

“...Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” Müminun 109

“...Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım.” Kasas 24

“...Rabbim! Bana ve ana-babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim için de iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben Müslümanlardanım.” Ahkaf 15

“Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” 

“Biz, Kur’an’dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir…” (el-İsrâ, 82)

“Hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur.” (eş-Şuara, 80)

“…De ki: O, (Kur’an) inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır…” (Fussılet, 44)

Muhakkak Allah doğruyu söyledi…

           

Son olarak şunu da söyleyelim;

 

            Bu Covid 19 ile ilgili olarak öncelikle tedbirimizi alalım, gerekli kurallara riayet edelim, tedbirsiz tevekkülün olmadığını unutmayalım. Önce tedbir sonra tevekkül, Müslüman bile bile kendini ateşe atmaz, bunun kul hakkı boyutunu da düşünelim. Kimseye bilerek ya da bilmeyerek zarar vermeyelim, sebep olmayalım. Kul tedbirini alır, Allah’a tevekkül eder, Allah takdir eder ve ne olursa olur ondan sonra da kula razı olmak, rıza düşer. Bunu unutmayalım. Tedbir, tevekkül, takdir ve rıza…

            Ardından da tevbe edip , salih amellerde bulunalım ve istikamet üzere dosdoğru olalım inşallah

 

            Rabbimiz yine buyuruyor ki; “Allah’tan yardım isteyin ve sabredin. Şüphesiz ki yeryüzü Allah’ındır. Kullarından dilediğini ona mirasçı yapar. (Güzel) âkıbet (Allah’ın emirlerine) uygun yaşayanlar içindir.” (Araf 128)

 

            Bugünler de geçecek, ölenler olacak, kalanlar olacak, kalanlar ona mirasçı olacak, Allah’ın emirlerine uygun yaşayanları ise güzel bir akıbet bekliyor. Allah bizleri de hem dünyada hem ahirette bu güzel akıbete mazhar olanlardan eylesin.

   

         Allah bizleri Hakkı hak bilip hakka tabi olan batılı batıl bilip batıldan uzak duran kullarından eylesin, Berat geceniz kutlu olsun, Rabbim hepimizi affına mazhar olan razı olduğu kullarından eylesin, amin. 07.04.2020

  

                                                                     Selametle kalın, Allah’a Emanet olun

           

 

 

 

 

 

 

  • BIST 100

    9915,62%2,05
  • DOLAR

    32,42% -0,15
  • EURO

    34,65% -0,66
  • GRAM ALTIN

    2439,28% 0,14
  • Ç. ALTIN

    3999,24% 0,19
  • Cumartesi 26.2 ° / 8.2 ° Güneşli
  • Pazar 24.2 ° / 8 ° Güneşli
  • Pazartesi 27 ° / 8.7 ° Güneşli

Denizli

27.04.2024

  • İMSAK 04:35
  • GÜNEŞ 06:06
  • ÖĞLE 13:06
  • İKİNDİ 16:52
  • AKŞAM 19:57
  • YATSI 21:21