Ismahan Çeribaşı


ELİN OĞLU ELİN KIZI...

(en nihayetinde İnsanoğlu)


Dilin ile kalbin arasında ki mesafe serçe parmağım kadar yoktu sanki... Kendimi korkuttuğum gibi değilmişsin ve anladım ki gözlerin ağır bir romanın orta sayfaları. Yazan benim yazdıran sen... Dudaklarının kenarına bağdaş kurup oturmuş tebessümün ile "aldım mı?" Derken sadece onu değil daha nicelerini kazınmıştı aklımdan çok yüreğime. Sağ elinin işaret parmağıyla sol elinin avucunun kenarına on cilt kitap taşırken oluşan izin anıları mıh gibi çakılmış, Histir bu... Anı deyip geçilmeyecek kadar kıymetli bir hazine... Öyle olmasa yıllar sonra gelir miydi aklına? Bakma suskunluğuma çok şey söyledim, söylediklerine istinaden. Güzelliklerden yana ne varsa hepsinin örtüsünü kaldırıp serdim önüne lâkin görünmedi, duyulmadı... 

El emeği dokumanın elden ele dolaşmasıyla açılmıştı konu. Kıymet bilinmemesinden ve yeri geldiğinde paçavra gibi bir tezgâhta yer almasından yakınılmıştı. Kıymet bilinmiyordu, hiçbir şeyin bilinmediği gibi… İsmini hatırlayamadığım misafirlerden biri anlatmıştı. Annesinden yadigâr el emeği çeyizlerin kermese verilip kermeste satılmasını başkasının bir hatırasını paylaşmıştı ders niteliğinde hikmeti almıştık. Olay yazdığım tek satırlık cümle kadar basit değildi tabi. Düşünsenize babanızdan kalan bir nesneyi gözünüz gibi saklarken eşiniz sırf evde kalabalık ettiği için o eşyanın sokağa atıldığını…

Ne demiştin “elin oğlu elin kızı” ve devam etmiştin tecrübelerini aktararak; “kızmıyorum o da kendince haklı. Bir anısı bir kıymeti yok ki onun için.”. Hatta örneklendirerek olayı daha bi kavramamızı sağlamıştın; Babandan bir yer kaldı. O senin için kıymetli ama ne yapıyoruz kıymetli olmayan taraf tarafından satılıyor… Bizzat hayatımızın içinde hemen her gün yaşadığımız, gördüğümüz, duyduğumuz olaylardan bir tanesiydi bu. Siz neler hissederdiniz? Kız evladısınız. Babanızdan bir yer kaldı ve eşiniz olacak adam bunun satılması için size baskı yapıyor ya da çocukluğunuzun geçtiği evi sattırmaya çalışıyor… Yazık!

Neden bilmiyorum ortaokuldan beri okulda kullandığım defterlerimi ve kitaplarımı saklarım. Kitaplarımın hepsi dururken defterlerden sadece Türkçe- Edebiyat defterlerimin hala duruyor olması galiba bugünlere işaretti… Denizli’den Kocaeli ’ye göçünce ev sakinleri tarafından kitaplarımın çok yer kapladığı bahanesiyle bir koliye konulma suretiyle tozun toprağın içine bırakılması öylesine zoruma gitmişti ki… Sokağa terk edilmişçesine… Annemin çeyizlik sandığının içinde sakladığım edebiyat ödevlerimi, yazılarımın bir poşet içinde çöpte bulmanın bendeki etkisi, kullanmaya dâhi kıyamadığım kalemlerimi kardeşim hiç ettiğinde yarasının izi geçti mi sanırsınız. Evden çıkıp gitmeye gör… 

Sessiz sedasız küstüm benliğimde ki kendime... Adını sanını koyamadığım yalnızlığı gark etti beni. Yüzünü öne düşürüp bir eskiden bir yeniden dalıp gitmen...  Anlamsız bir şekilde rüzgâr esiyor ve hiç bir şey yerinde durmaya niyetli değil, kuşlar bile ağaç dallarında yer edinemiyor... Hınçlı değilim sessizim. İçimde kopan fırtınalara rağmen...

 Suretini hâlâ hatırlıyorum kaç gün olmuştu dün 'ün dar-ı dünyaya göçeli... Öyle ya dün dündür, ölmüştür. Bugün Nasılız? Nasılsınız? o önemli... Soluksuz kaldığımız lâkin yemeyi içmeyi ihmal etmediğimiz bu zaman dilimi bugün(!) Ve siz, sizler bugün hayatta değil veyahut gönülde yeriniz yoksa elin oğlu ya da elin adamı sizi hiç eder. Hayat bunu gerektiriyor. Yaşıyorsanız, yaşam elin sonunda bunu yaptırıyor insanlara. Peki, kıymet bilmezliği kim nasıl tarif edecek? Bilemiyorum. Rabbim kıymetini bilenlerden eylesin ne diyeyim.

Unutulmaya yüz tutmuş ne kadar anı varsa hepsini bu şehrin topraklarını saklayıp gidiyorum çünkü en çok gitmeleri yakıştırdım, kendimi... Vazgeçmişlerin adıydı aslında. Sende gitmemi uygun gördün ki “selamametle” demiştin, ardımdan. Kim bilir bir daha nasip olur mu iki kelam dinlemek? Zaman elbette kabuk bağlayacaktı, zamanın üzerine lâkin bu sefer akrep örecekti onu yelkovanla...

Ne zaman ki değer verdiğim bütün eşyaları kapının önüne koydular ben o zaman çıktım gittim, evden... Ruhum kaldırımın üzerinde bir eskicinin gelip beni alıncaya kadar oradaydı sonrası muamma... Eee elin oğlu elin kızı değil mi? 

Dokunmayın! Yananda benim yakılan da... Hiç olup sokak ortasında ya da bir tezgâhın üzerinde satılmayı bekleyen de... Ruhumun bir parçası, çocukluğum, gençliğim anılarımın tamamı... 

Kadın kıymet bilmedi peki, ya adam! O bildi mi sanki...

Dedik ya elim oğlu elin kızı... Velhasılkelam İNSANOĞLU…

Ismahan Çeribaşı

  • BIST 100

    10247,80%-0,86
  • DOLAR

    32,25% 0,12
  • EURO

    34,66% 0,25
  • GRAM ALTIN

    2396,48% 0,18
  • Ç. ALTIN

    3892,73% 0,00
  • Perşembe 23.1 ° / 11.2 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 25.2 ° / 9.8 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cumartesi 18.7 ° / 8.5 ° Orta kuvvetli yağmurlu

Denizli

09.05.2024

  • İMSAK 04:02
  • GÜNEŞ 05:45
  • ÖĞLE 13:06
  • İKİNDİ 16:59
  • AKŞAM 20:16
  • YATSI 21:52